Bipolar bozukluğa sahip kişilerin duygu yaşantılarında (mutluluk, sevinç, üzüntü, mutsuzluk, öfke, endişe) uzun süren ve yoğun değişimler veya dalgalanmalar olur. Bu değişimler; kişinin duyguları kadar düşüncelerini, davranışlarını, işlevlerini, fiziksel sağlığını yani kısacası tüm yaşamını (okul, iş, aile, arkadaşlıklar..vb) etkiler. Bu değişim dönemlerine atak veya epizot adı verilmektedir. Kişi, ataklar arasında normal hayatına devam edebilmektedir.
Bipolar bozukluğun toplumda görülme sıklığı (tüm formları ile birlikte) %4.4’tür. Her yaşta ve her cinsiyette eşit oranda görülse de ergenlik ve erken erişkinlikte daha sık karşımıza çıkmaktadır.
Bipolar Bozukluk için kanıtlanmış kesin bir neden yoktur, ancak genetik geçişin yüksek olduğu bilinmektedir. Epizotlar; yakın zamanda karşılaşılan stresli yaşam olayları, önemli yaşam değişiklikleri, beynin işleyişini etkileyen ilaçlar, diğer tıbbi hastalıklar gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmektedir.
Bipolar Bozukluğun iki karakteristik evresi manik ve depresif epizotlardır. Nitekim bu ruhsal bozukluğa zaman zaman “manik depresif” adı da verilmektedir. Ayrıca maninin hafif formu olan hipomanik epizot ve hem depresyon hem de mani belirtilerinin görüldüğü mikst (karışık) epizotlar dönemsel olarak her hastada farklı sıklık ve çeşitlilikte görülebilmektedir. Bu dönemler arasında hasta normal işleyişine dönebilmekte, ancak hastalık her hastada farklı sıklıkla olmak üzere tekrarlamaktadır. Genelde dönemlerin süresi tedaviye bağlı olmakla birlikte, birkaç hafta ile birkaç ay sürebilmektedir.
Manik Epizot; aşırı mutlu, neşeli veya coşkulu olma dönemidir. Düşüncelerin birbiriyle yarışıyor gibi olması, uyku ihtiyacında azalma, aşırı konuşma, aşırı hareketlilik, yorgunluk hissetmeme, aşırı para harcama, düşüncesizce iş yatırımları, cinsel istekte artış, uygunsuz cinsel davranışlar, yabancı kişilerle çabuk samimi olma, dikkatini toplamada güçlük, bir işi bitirmeden bir başkasına geçme, gerçekçi olmayan projeler peşinde koşma ve kurallara uymama gibi davranışlar görülmektedir. Daha ciddi olgularda ise gerçekte olmayan sesler duymak, nesneler görmek gibi halüsinasyonlar ve dış gerçeklikle ilişkisiz hatalı inanışlar yani hezeyanlar (şüphecilik, takip edildiğini düşünmek, kendini önemli ve üstün özellikleri olan biri zannetmek vb.) görülebilir.
Depresif Epizot ise; kendini devamlı üzgün, endişeli hissetme, kötümserlik ve ümitsizlik duygusu, suçluluk ve değersizlik hisleri, günlük aktivitelere veya normalde zevk aldığı şeylere karşı ilgi ve isteğin azalması, ağlama isteği, aşırı alınganlık, konsantrasyonda ve karar vermede güçlük, unutkanlık, iştah ve kilo azalması ya da artışı ve hatta ölüm veya intihar düşüncelerinin görüldüğü dönemdir. Manik epizotta olduğu gibi ağır depresyonda da halüsinasyon veya hezeyanlar görülebilir.
Bipolar Bozukluğun tedavisinde amaç; epizotları, hastalığın süresini, şiddetini ve olumsuz sonuçlarını azaltmaktır. Tedavide öncelik ilaç tedavisi olup, atakların oluşmasını önlemeye veya şiddetini azaltmaya yönelik kullanılan duygudurum düzenleyicileri (lityum, valproat, karbamazepin, lamotrijin) bu tedavide mutlaka kullanılmaktadır. Bu ilaçların dozu yavaş yavaş arttırılmakta olup bu doz kan düzeyinin ölçülmesi ile ayarlanmaktadır. Bu nedenle ilaç etkileri diğer ilaçlara göre daha geç görülmeye başlamaktadır. Mani ve depresyon dönemlerinde belirtilerin hızlıca yatışması için genelde birkaç haftada etkisi gözlenmeye başlayan antipsikotik ve anksiyolitik ilaçların yanı sıra, depresyon dönemlerinde antidepresan ilaçlara başvurulmaktadır. Atak dönemlerinde sıklıkla hastaneye yatış gerekmektedir. Ancak manik epizottaki hastalar çoğunlukla hasta olduklarını kabul etmedikleri için hastaneye yatışın sağlanmasında hasta yakınlarına büyük sorumluluk düşmektedir. Yine yoğun intihar düşüncesi, yeme içme reddi gibi belirtilerin varlığı acil yatış sebebidir.
İlaç kullanımı (özellikle duygudurum düzenleyicileri) düzenli bir şekilde sürdürüldüğünde hastalığın alevlenmesini engellemek mümkündür. İlaçlar uzun süreli alındığında, bu olağandışı ruhsal değişiklikleri ortadan kaldırabilir veya en azından bunların sıklığını ve şiddetini azaltabilir. İlaçlar terkedildiğinde hastaların %80’inde bipolar bozukluk tekrarlanmaktadır. Bunun en önemli nedeni de hastaların kendilerini iyi hissettikleri dönemde ilaç almayı bırakmalarıyla ortaya çıkmaktadır.
Bipolar bozukluğun gidişatına bakıldığında, birçok hastada ortalama on yıldan sonra hastalık dönemlerinin sabit bir frekansa yerleştiği bilinmektedir. Bu nedenle hastalığın sürekli ilaç tedavisi altında kalmasının çok önemlidir.
Bipolar bozukluk kişinin kontrolü altında değildir. Bu nedenle hastayı belirtilerden dolayı “sorumlu tutmak” doğru değildir. Elbette bu bozukluğa sahip kişinin de yapabileceği şeyler de vardır. Bunlar; hastalığı hakkında bilgi sahibi olmak, hastalığın başlangıç belirtilerini gözlemlemek, düzenli ilaç kullanmak ve doktor kontrollerine gitmek olarak sıralanabilir.
Unutulmaması gereken en önemli şey: Bipolar Bozukluğun ne kişinin hatası ne de onun güçsüzlüğünden kaynaklandığını bilmektir. Bu durum, tedavi edilebilen tıbbî bir bozukluktur.