Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu yurt dışında 1980’lerden sonra ortaya çıkmış bir kavramdır ve çocuğun bir ebeveyn tarafından diğer (hedef) ebeveyne karşı bilinçli ve programlı bir şekilde yabancılaştırılması olarak tanımlanmaktadır. Genellikle çocuğun hedefteki ebeveyne karşı haksız bir iftira kampanyasına maruz bırakılması ve çocuğun buna katılımının sağlanması şeklinde görülmektedir. Ebeveynler, bu tavrı genellikle boşanmaya karşı savunma mekanizması olarak kullanmaktadır. Sendrom sürecini ayrıntılı olarak incelediğimiz zaman bu tavrın bizim toplumumuzda da var oluğunu görüyoruz.
Halâ tanısal sisteme dahil edilmiş olmasa da boşanmaların yaklaşık %15’inde çocukların, hedef ebeveyne karşı yabancılaştığının ve onunla görüşmeye direnç gösterdiğinin saptanmış olması sorunun ciddiyetinin göstermektedir. Bu oranın velayet anlaşmazlıklarının olduğu durumlarda %25’e kadar yükseldiği bildirilmektedir.
Ebeveyn Yabancılaşma Sendromu, ebeveynlerden birisinin, çocuğunu hedef ebeveynden soğutmak ve kendine bağlamak için çeşitli yöntemler uygulamasıyla başlar. Aktif yani görünür veya pasif yani örtük şekilde olabilecek bu davranışlara örnek olarak; hedef ebeveynle ilgili kötü sözler söylemek, çocuğun onunla ilişkisini sınırlamak, çocuğu şımartıcı davranışlarda bulunmak, boşanmanın sorumluluğunu hedef ebeveyne yüklemek, çocuğun hastalandığını gizlemek, çocuk için önemli olan okulu ile ilgili bilgileri (gösteri gibi) gizlemek veya çocuğun hedef ebeveyne göstermekte zorluk çıkartmak olarak gösterilebilir. Hatta hedefteki ebeveyni bilinçli ve programlı bir şekilde istismarla suçlamak gibi ileri durumlar da görülebilmektedir.
- Annen seni sevmiyor
- Bir daha babanın yanına gitme
- Eğer baban seni sevseydi, başka biriyle evlenmezdi
- Bak kaç gün oldu annen seni aramadı
- Baban seni ve anneni sevseydi annenden boşanmazdı
Sonuçta tüm bu tutumlar ile çocuk hedef ebeveynden uzaklaştırılmış olur. Çocukta hedef ebeveyn hakkında olumsuz düşünceler oluşur ve onu dikkate almamaya hatta önemsememeye başlar. Ebeveyn Yabancılaşma Sendromu’nun ileri aşamalarında çocuk hedef ebeveynle görüşmek istemediğini, onu sevmediğini ve hatta nefret ettiğini söylemeye başlar.
Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu yaşayan çocuk aslında çok ciddi ve sürekli devam eden bir duygusal istismarın mağdurudur. Boşanma sonucu oluşabilecek güvensizlik ve terk edilmişlik hissinin yanı sıra bu kadar kötülenen bir ebeveynin çocuğu olmuş olma ile başa çıkmaya çalışır. Çocuğun hedef ebeveynle ilişkisinin bozulmasına ek olarak tüm çevresi ile ilişkilerinde de zorluk yaşamasına neden olur. Kendisini çevresinden soyutlayabilir, ilgisiz, karamsar ve depresif olabilir veya okul başarısında düşme görülebilir. Daha da kötüsü bu çocuklarda yüksek oranda bağımlı olma ihtiyacı gelişebilir veya sağlıksız ilişkilere yönelebilir. Ayrıca disosiyasiatif bozukluk, panik bozukluk, davranış bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, ayrılma anksiyetesi, sanrısal bozukluk, narsisistik kişilik bozukluğu ve cinsel kimlik problemleri gibi birçok ruhsal durum ortaya çıkabilir.
Ne yazık ki tüm bu yaşananlar birçok duygusal istismarda olduğu gibi zamanla atlatılabilecek türden değildir ve çocuğun olumsuz etkilenmiş ruhsal durumu yaşam boyu devam eder. Uzun vadede depresyona, boşanmaya, madde kullanımına, kendine ve başkalarına güven kaybına ve bizzat kendi çocuklarını yabancılaştırmaya da neden olabilmektedir.
Sonuç olarak Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu, çocuklara kendi ebeveynlerinden biri tarafından yapılan duygusal istismarın bir sonucudur. Bu nedenle boşanma sürecindeki ebeveynlerin çocuklarına söyledikleri sözleri daha dikkatli seçmeleri gerekmektedir. Çocuğun bu durumdan çok daha fazla etkileneceği ve bunların izlerinin yıllar boyu devam edeceği unutulmamalıdır.