Alışveriş dendiği zaman kadınların gözleri sanki biraz daha mı fazla açılıyor? Yoksa bazı kişilerin alışveriş konusunda ipin ucunu çok kaçırdığını mı düşünüyorsunuz? Alışveriş de bir tür bağımlılık mı?
Bu konuya ruh sağlığı uzmanlarının ilgisi yaklaşık 100 yıl önce Alman Psikiyatrist Emil Krapelin tarafından “satın alma manisi” ya da “onyomani” şeklinde tanımlamasıyla başlıyor. Psikiyatri dünyası henüz alışveriş bağımlılığını diğer bağımlılık türlerine benzer bir kesinlikle değerlendirmiyor. Yine de “gereksinimi olmayan veya maddi olanaklarını aşan şeyleri satın alma, niyetinden daha uzun süre alışveriş yapma, yeterli parası olmamasına rağmen veya kredi kartı limitine rağmen alışveriş yapma isteğinin önüne geçememe ve bu durumun sosyal, mesleki ve işlevsel olarak soruna yol açması durumu” bu durumdaki kişilerde ruhsal bir problem olduğunu göstermektedir.
Bilim adamları; kişinin para harcarken sonuçlarını göz ardı ederek kendini kontrolden çıkmış hissetmesini ve bu davranışını kontrol altına almayı başaramamasını bu durumun en önemli ölçütleri olarak kabul etmektedir. Kişinin belli bir alışveriş bütçesi olmasına gerek yoktur, gerekirse borç alıp alışverişe çıkarlar. Daha evdeki paketler açılmadan ya da eşyalarının etiketleri dahi çıkmadan yeniden alışverişe gidebilir. Evinin içinde hiç kullanmamış olduğu birçok eşyası olabilir. Schlosser ve arkadaşlarının (*) yaptığı bir çalışmada bu kişilerin %85’nin alışveriş ile ilgili borçlarının olduğu, %74’ünün alışveriş boyunca kontrol dışı davrandığını, %75i’i satın almaya zorlandığında karşı koyamadıkları saptanmıştır.
Alışveriş bağımlılığı yaklaşık olarak her yirmi kişiden birinde görülmektedir. Genelde ergenliğin sonu ve 20’li yaşların başında ortaya çıkarken en yoğun olarak etkilediği yaşlar ise 35-45 arası. Ve evet, kadınlarda çok daha fazla görülüyor, hatta alışveriş bağımlılarının %80-90’ı kadınlardan oluşmaktadır. Alışveriş bağımlılığı ile gelir düzeyi arasında bir ilişki saptanmamıştır, yani her sosyoekonomik düzeyde görülmektedir. Çünkü satın alınanlar pahalı olmak zorunda değildir, ancak kontrollü harcamanın üzerindeki miktarlarda alışveriş yapılmaktadır. Kadınların genelde aldıkları giyim, kozmetik ve mücevherken, erkeklerin tercihleri ise elektronik eşya ve otomotiv olarak saptanmıştır.
Kişileri bu noktaya ulaştıran etkenlere bakıldığında ise heyecan arama davranışının ve dürtüselliğin çok daha belirgin olduğu saptanmıştır. Ayrıca, alışveriş bağımlılarının büyük bir grubunda eşlik eden ruhsal hastalıkların (depresyon, anksiyete bozukluğu, madde kullanımı, yeme bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu, kişilik bozukluğu) olduğu da gözlenmiştir. Alışveriş yapmak, bu kişiler için olumsuz duygularla başa çıkmada güçlük veya mevcut durumdan uzaklaşmak için bir savunma mekanizması gibi işlevler görebilmektedir. Ya da satıcılardan gördükleri ilgiden çok hoşlanabilir ve bunu ruhsal durumunu düzeltmek için kullanıyor olabilirler. Başka bir durum ise kişiler arası ilişkileri geliştirmek amacıyla satın almadır. Bu dürtüyle hareket eden alışveriş bağımlıları, satın aldıkları iyi eşyaları bulabilme yetilerinden dolayı takdir görmeyi beklentisi ile hareket etmektedir. Ayrıca ailelerin boş vakitlerini evden ziyade alışveriş merkezlerinde geçirmesi ve boş vakitlerin sadece alışveriş yaparak doldurulabileceğinin öğrenilmesine yol açabilir. Bu bağlamda alışveriş davranışı ise haz verici ve rahatlatan bir boş vakit uğraşısı olarak görülebilir. Alışveriş bağımlılığında bunlardan başka; özenilen yaşamlar, medya, internet, kredi kartı kullanımı, ek bonuslar ve reklamlar gibi bir sürü etmen de rol oynayabilir;.
Peki alışveriş bağımlılığına karşı ne yapılabilir? Kesin bir ilaç tedavisi bilinmemekle birlikte tedavide psikoterapi çok önemli ve etkilidir. Psikoterapide kişinin yaptığının ve sonuçlarının farkına varmasını sağlamak, nedenlerine yönelik çözümler ve davranışın yerine geçebilecek alternatifler planlar bulunmasına yardımcı olunmaktadır.
(*) Schlosser ve diğerleri, 1994, Compulsive buying: demography, phenomenology, and comorbidity in 46 subjects. General Hospital Psychiatry