Doğum Sonrası Depresyon

Dokuz aylık süre sona erdi. Hazırlıklar tamam ve bebeğiniz doğdu… Haftalar boyunca merak ve heyecanla beklediğiniz minik çocuğunuz şimdi kollarınızda ve artık bir annesiniz. Bundan sonra kalbiniz iki kişilik atacak ve aklınız iki kişilik çalışacak. Ancak bu işin altından kalkmanız için beden ve ruh sağlığınızın yerinde olması çok önemli.

Lohusa Dönemi

Kültürümüzde “lohusalık” veya halk arasında “al basması” denilen ve doğumdan sonraki ilk bir ayı kapsayan dönem gerçekten de annenin ruhsal durumunda ciddi çalkantılara sahne olabiliyor. Bu dönemde yepyeni bir hayata başlayan anne, dokuz ay boyunca beklediği yavrusuna kavuşmuş olmakla birlikte hem yeni duruma adapte olmaya hem de hormonal değişikliklerle mücadele etmeye çabalamaktadır.

Dokuz ay boyunca bebeği için planlar yapmış olan anne, doğumla birlikte ciddi olarak değişen hormonların etkisi ile normal algılama kapasitesinde bir düşüş yaşamaktadır. Bu durum ile birlikte minik bir yavrunun tüm bakımının tek kaynağı olmak, sık bölünen uykular ve eğer sezeryan olmuşsa ciddi bir ameliyata bağlı hareket kısıtlılığı da durumu daha da zorlaştırmaktadır.

Tüm bunların etkisi ile bazı annelerde bu dönemde görülen nedensiz ağlama, çabuk sinirlenme, sabırsızlık, huzursuzluk, anksiyete, yorgunluk, uykusuzluk, duygu-durum değişiklikleri ve konsantrasyon güçlüğüne yabancı ülkelerde “Baby Blues” deniliyor. Bu tablo, depresyon belirtilerinin bir derece daha hafifi olmakla birlikte ortalama her 4 anneden birinde ortaya çıkıyor. Bu dönemi daha rahat atlatabilmek için anne adaylarına doğum öncesinden itibaren bebek doğduğunda karşılaşabilecekleri durumlar hakkında bilgi edinmelerini ve doğum sonrasında bebekleri ve kendi bakımları ile ilgilenebilecek veya yardımcı olabilecek birilerini temin etmelerini öneriyoruz.

Yetersizlik Duygusu

Lohusalık döneminde yeni annelerde bebeğine tek bakabileceği kişinin kendisi olması gerektiği düşüncesi ve bir başkasından yardım istemenin yetersizlik olarak görülmesi endişesi ortaya çıkabilir. Bu dönem için tüm annelere şunu söylüyoruz: Aynı şeyleri herkes yaşadı. Yetersizlik duygusunun aksine, bu dönemi en kolay şekilde atlatmanın yolu, yakınlarınızdan yardım almak ve kendinize dinlenebileceğiniz zamanlar yaratmaktır. Lohusalık döneminde ayrıca, yakın bir dostunuz ya da akrabanızla dertleşmenizi, beslenmenize dikkat etmenizi ve (her ne kadar bebeğinizden ayrılmak çılgınca bir fikir gibi görünse de) dışarı çıkıp temiz hava almanızı öneriyoruz.

Doğum Sonrası Depresyon Belirtileri

Lohusalık dönemi sıkıntılarının bir aydan daha uzun sürmesi veya bu duruma eşlik eden aşağıdaki belirtilerin olması Doğum Sonrası Depresyon (DSD) ihtimalini güçlendirmekte ve annenin en kısa zamanda profesyonel bir yardım alması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

  • Aşırı duygu-durum değişiklikleri
  • Aşırı ağlama
  • Bebekle bağ kurmada zorluk
  • Aile ve arkadaşlardan uzaklaşma
  • Beslenme ve/veya uyku bozuklukları
  • Daha önce keyif veren aktivitelere ilginin kaybolması
  • Aşırı sinirlilik hâli
  • Sürekli ve şiddetli yorgunluk/bitkinlik hissi
  • İyi bir anne olamama korkusu (buna tekrar değineceğiz)
  • Değersizlik, utanç, suçluluk veya yetersizlik duygusu
  • Düşünme ve karar verme yetisinde azalma
  • Aşırı endişe ve panik ataklar
  • Kendine ya da bebeğine zarar verme düşünceleri
  • Ölüm veya intihar düşünceleri

DSD belirtileri, vakalarının yarıdan çoğunda doğumla birlikte ortaya çıkmakla birlikte doğumdan 6 ay sonra bile görülebilmektedir. Ayrıca hamilelik sürecinde hastalıkların olması veya zor doğumun olması ciddi riske neden olmaktadır. Benzer şekilde daha önce duygu durum bozukluğu yaşamış olanlar doğum sonrası ruhsal bozukluk yaşamak konusunda riskli kabul edilmektedir.

Doğum sonrası depresyon yaklaşık olarak her yirmi kadından birinde görülmekte olup, bu annelerin birçoğu bu süreç ile profesyonel yardım almadan boğuşmaktadır ve DSD geçirmiş olduğunu ancak ilerleyen zamanlarda geriye dönüp baktıklarında fark etmektedir. Bu nedenle annelerin en yakınında olan babalara, eşlerine bebek bakımında yardım etmenin dışında annelerin ruhsal durumundaki değişiklikleri daha yakından takip etmeleri önerilmektedir.

Birçok anne, bebeğinin doğumundan sonra ilk defa karşılaştığı bu yeni koşul karşısında endişelenmektedir. Bu endişeler, ancak bebeğin bakımına engel olacak kadar ileri gitmesi hâlinde DSD belirtisi olarak değerlendirilmelidir.

Tedavide ise psikoterapi öncelikli olmakla birlikte depresyon tablosuna yönelik anne sütüne geçmeyen anti-depresan tedaviler önerilmektedir.

DSD tedavi edilmediği takdirde daha ciddi bir tablo olan Doğum Sonrası Psikoz’a dönüşse de bu ihtimal her 1000 doğumda 1 görülmeketdir. Bu tabloda annenin bebeği veya anneliği ile ilgili ciddi hezeyan ve halusinasyonları görülmektedir. Bu durumda annenin en kısa zamanda medikal tedavi alması ve gerekirse hastaneye yatışının sağlanması gerekmektedir.

Babaları da Unutmadık

Dünyamıza kattıkları bütün güzelliklere rağmen, ailenin yeni üyesi bazen babaların da ruh sağlığını tehdit edebiliyor. Doğum Sonrası Ebeveynlik Depresyonu (DSED) adı verilen bir depresyon türü anneler kadar sık olmasa da babaları da olumsuz etkileyebiliyor. Amerikan Pediyatri Akademisi tarafından yayınlanan bir çalışmada (1), doğumdan sonraki ilk beş yıl boyunca babaların depresyon test ölçeklerindeki puanlarının, baba olmayan erkeklere göre %68 yükselebildiği tespit edilmiş. İlk anda şaşırtıcı gelse de hamilelik ve doğum sürecinde erkekler de bazı hormonal değişimler göstermekte ve depresyona yatkın hâle gelebilmektedir. Babalar, aileye katılan yeni üyeyle birlikte değişen hayatları, artan sorumlulukları, dışlanmışlık duygusu ve finansal endişeler gibi baskı unsurlarına yenik düşerek DSED ile karşı karşıya kalabiliyor. DSED’den muzdarip erkekler, tedavi edilmemeleri hâlinde alkol ve madde bağımlılığı gibi kendileri ve aileleri için olumsuz sonuçları olabilecek sorunlara karşı da daha savunmasız hâle geliyorlar.

Sonuç: Çocuklar Dünyanın En Güzel Varlıkları Ancak Kendinizi de İhmal Etmeyin

Her ne kadar ailenin yeni üyeleri büyük sorumluluk ve fedakarlık gerektirseler de anne-baba olmaktan pişman olan çift sayısı çok azdır. Ancak, hayatlarımıza yepyeni bir anlam katan çocuklarımıza hak ettikleri şekilde sağlıklı bir aile ortamı sunabilmek için ebeveynlerin ruhsal durumları kilit öneme sahiptir. Bu nedenle DSD veya DSED belirtileri gösterdiğinizi düşünüyorsanız, mutlaka bir profesyonele danışmanızı öneriyoruz.

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir